28 Kasım 2013 Perşembe

Geçmişten Başlamalı

Her insanın aşk tanımı farklıdır. Benim için aşk O demek... Üstüne yaşadığım onca güzel zamandan sonra, onca sevgi dolu ilişkiden, paylaşılanlardan, kavgalar ve hırçınlıklardan, romantik anlardan, sevişmelerden ve öpüşmelerden, sarılıp uyumalardan sonra, bu yaşadıklarımın hiçbiri tam anlamıyla yaşanmamışken, bu kadar yıl sonra içimi titretebiliyorsa, evet benim için aşk hala O demekti.
Onu on yıldır tanımıyorum, onu on yıldır biliyorum sadece, varlığını biliyorum, ama çok az tanıyorum. Yaşanan kısa ilişkilerimiz sırasında heyecanımızdan başka bir paylaşımda bulunmadık belki, tüm paylaşımımız çocuksu heyecanımızdı, karşılıklı mıydı bu heyecan o da bilinmez ama benim paylaştığım sadece kalp atışlarımdı. Şu an, on yıl sonra aynı heyecanı duymak işte aşk, kalp atışlarımı susturmaya, yüzüme yayılan ateşi söndürmeye, terleyen avuçlarımı sıkarak kendimi sakinleştirmeye çalışarak ona doğru gitmek.
Hiçbir şey yaşanmayacağını bilerek, sırf gözlerine bakmak için, zihnime hoş bir anı bırakmak için yanına geliyorum. Çok tanıdık bir an benim için bu, dokuz yıl önce, yanlış anımsamıyorsam yine ocak ayı olmalı, ya da belki biraz daha bahara doğru şubat-mart, aynı fiziksel durumla; baş edemediğim, tüm vücudumu ele geçirmiş bir heyecanla, bu heyecanın yarattığı ürpertiyle sana doğru geliyordum. Farklı olan, o gelişimde içimde beklentilerim vardı. On yılda hiç büyümemiş gibi, aynı kontrolsüz hislerle ve aynı fiziksel tepkilerle şimdi yanına gelirken, aslında büyüdüğümü görebiliyorum. O zamanki minik, hayal denecek kadar olanaksız beklentilerden hiçbiri yok içimde, artık olanaksızlıkları kabullenecek kadar büyümüşüm en azından, kontrolsüzlükleri saymazsak evet büyümüşüm biraz. En azından bunu düşünmek biraz daha rahatlatıcı. Artık biliyorum ki herkes kendi aşkından sorumlu, artık biliyorum ki aşk iki kişilik değil bireysel bir olay, tüm dış dünyadan bağımsız, sadece kendi içinde yaratıp büyüttüğün, şekillendirdiğin, zaman zaman değiştirdiğin, törpülediğin, budayıp güçlendirdiğin ya da derinlere gömüp eskittiğin bir şey. Ben tamamen hayatımdan gidişinden sonraki altı-yedi yıl derinlerime gömmüşüm, orada unutup yokluğuna alışmışım, başka sevgiler, bambaşka duygular yaşamışım, başka heyecanlar, umutlar, acılar, belki -bir başka insanın aşk tanımına göre- başka aşklar yaşamışım. Şimdi unuttuğum yerde tekrar görünce hatırlamakta zorlandım, eski yoğunluğu değişmiş, ben büyürken o da başka bir olgunluğa erişmişti, ama yok olmamış. İşte bu yüzden benim için aşk o, yok olmamış, tükenmeye hiç yaklaşmamış bile...
İnsan birine aşık olmaz, insan kendi iç dünyasında aşkı yaratır, ben yıllar önce senin için yaratmışım aşkı içimde, gidişinle de kaybettiğimi sanıp bir köşede unutmuşum. Bambaşka şeyler yaşadım, çok daha gerçek ilişkiler yaşadım arada geçen zamanda, ama hiçbiri için onu tekrar yaratamamışım. Sana seni seviyorum ya da seni seviyordum diyemem, o bambaşka bir şey, ama sana aşıktım hatta aşığım diyebilirim, çünkü onu sadece senin için yarattım ben.
Senle hiçbir olanaksızlığı istemeden geliyorum yanına ve yine hiçbirini istemeden dönmek istiyorum. Bunun için, aradan geçen zamanda kat ettiğim yolu geri dönmemek için olanaklı olan şeyleri yaşamama izin yok, seni özgürce yaşamama izin yok, çünkü biliyorum ki elimdeki anı değerlendirir ve sonrasını düşünmeden yaşarsam geri dönerken içimde beklentilerim de olur ve kendime böyle bir yük taşıtamam, kendi canımı bu şekilde yakamam.
Yanına gelirken görüşmemizden tek beklentim eskilerden daha taze ufak bir anı, beni gülümsetecek küçük bir an, gözlerine bakıp kulaklarıma kadar kızardığım bir an, belki heyecanımı hissedip kalp atışımı duymandan tedirgin olacak kadar yakınlaştığımız, bir öpücükten, pek de masum sayılmayacak bir öpücükten, ibaret küçük bir an, daha fazlası yok. İstediğim sadece o heyecanları hatırlamak, belki de geri dönerken hiçbir şeyin beklentilerimi karşılamadığını ve aşkın tükenmeyen bir şey olmadığını öğrenmiş olurum,o zaman tüm bakış açımı değiştirmem gerekecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder