28 Kasım 2013 Perşembe

Hayata Karşı Bir Kararsızlık Bendeki

Değişiklik yapmak cesaret ister, saçınızda bile...
Hiçbir zaman iyi bir terk eden olamadım. Ama çok iyi terk edilirim, acının dibine vurarak o ayrı... Hep korktum, ilişkimi bitirmek zor geldi. Bir noktadan sonra evli bir kadın gibiydim, ayrılık için elle tutulur sebepler aradım. Aldatılma, şiddet, hakaret ayrılık sebebi olabilir, ama artık heyecan duyamamak, öpüşlerin zorunlu bir eylem haline dönüşmesi, eski yoğun hislerin olmayışı ayrılık sebebi olamazdı. Pişman olmaktan korktum, öyle bir korku ki elimi kolumu bağlayan, felç eden... Bekledim, bir heyecan, bir başkasına duyulan ilgi, ama asıl istediğim o da değildi, istediğim, ihtiyacım olan şey yalnızlıktı. Yeni bir kalp çarpıntısı yaşayabilmem için bir süre kendimden başka bir bağlılığa ihtiyacım yoktu.
Ben ki aşk acısını severim, tutkuyu severim, hırçın ve sert duygusal geçişler beni ayakta tutan; huzurlu, sakin, dingin bir mutluluk nasıl bana göre olabilir ki? Onun ilişkimizden beklentisi huzurken, benim kavga gürültü umrumda bile değildi, tek beklediğim acıyı da sonrasında mutluluğu da uç noktalarda yaşamak... Orta yollar bana göre değil, ben tehlikeli yükseklikleri seviyordum. Gerçek hayatta ekstrem şeylerden ne kadar korkarsam, duygu dünyamda, ruhsal yanımda o kadar seviyorum uçurumlardan boşluğa yuvarlanıp dağılmayı, hiç olmayı. Duygusal bir mazoşisttim belki...
İlişki konusunu oluruna bırakıp, müdahale etmeden sürdürüyorum, terk edilmek için dua ettiğim zamanlar oluyordu, ama terk etmeye cesaretim hiçbir zaman yoktu. Gelelim hayatın geri kalanına...
Tam iş değiştirme arifesindeyim, bu iş değişikliği maddi bir değişiklik değil, daha ziyade pozisyon olarak bir değişiklik, gerçekten yaptığın işi değiştirmek yani. Hangisini yapmak daha kolay bilemedim, parasal bir değişiklik olsa, daha fazla para için aynı işi yapacak olsam, daha kolay olurdu sanırım karar vermek. Ama aşağı yukarı aynı maddi olanaklarla, deneyimlemek istediğim başka bir pozisyona geçiş benim şu an karar aşamasında olduğum. Üstümde büyük bir baskı hissediyorum. Ayrılmak istediğim insanlara karşı bir sorumluluk, duygusal bir bağın yanı sıra, görüşmekte olduğum, müstakbel patronum diyebileceğim kişiye karşı da bir an önce karar vermeliyim, oyalamamalıyım şeklinde bir baskı. Şu an birlikte çalıştığım insan bu pozisyonda önümün daha açık olduğunu söylese de, diğer taraf, sırf denemek istediğimden bile daha cazip geliyor.
Ben ki menüden yemek seçerken bile kararsızım, yol ayrımları hiç bana göre değil. Ama hayat almak zorunda olduğumuz kararlarla dolu ve benim de karar vermeyi bir şekilde öğrenme zamanım artık geldi!
Değişiklik yapmaya işimden başlayayım da, belki sonra arkası gelir, güvenli limanımı terk etme, bir süre yalnız kürek çekme cesaretini de kendimde bulurum belki bir ara...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder